Yıl 1975,
yer Ankara. Ağabeyim Ankara Gazi Eğitim
Enstitüsün de mektupla öğretimin grafik bölümünde okuyordu. Bende yazları
teyzelerimin yanına gidiyordum tabi ki abimde yazın 3 ayını Ankara’da
teyzemlerde kalıyordu. Dersleri ilgimi çekiyor ona yadım ediyordum. O dönem
maalesef anarşi denen o anlamsız kavgaların çok bol olduğu, sokaklarda
çatışmaların eksik olmadığı bir dönemdi. Gazi Eğitimde bu ortamdan nasibini
alıyordu. Abimin bir sınıf arkadaşı sayesinde okulun içine sokuldum. Benim lise yaşamımdan sonra orası muhteşemdi
benim için. Sanat atölyeleri, stüdyolarla dolu ve devamlı eğitimin üreterek
yapılan bir yerle karşılaştım içeride. Çizmeye boyamayı seven bir kişi
olduğumdan çok hoşuma gitmişti.
Bu arada
bende çalışmayı çok sevmeyen ama bilimsel aklıma basan derslerden zevk aldığım
için, birazda temel eğitimdeki sorunlardan,
sınıfta kalmış belge almıştım o yıl ve saçlarımı uzatmıştım gençlik iste
yaş 18, dünyanın modası da Hippilikti.
Okul
çok merak uyandırdı bende birkaç kez gittim. Okulda abim derslara
girince ben kantinde veya boş bir stotüdyo ve ya atölyede kendimce vakit
geçiyordum tipimde de okulun öğrencisi görüntüsü veriyordum. O taş eski okulun
tadını çıkarmaya çalışıyordum.
Gittiğim bir
gün abimler çeşitli dersler görüyorlardı. O gün olan baskı dersinde ben de
araya kaynayıp merakımdan bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum. Çok zevkliydi
dersler. Öğretmen anlatıyor asistanları
öğrencilere yardım ediyor hummalı ve devamlı hareket halindeki ortamda çok zevk
alıyor ben de dersin akışında birilerine yardım ediyordum. Ders arasında sınıf olarak bir dersliğe gidildi.
Ben gidemedim çünkü orada tanınırdım abimde sen buralarda oyalan dedi. Evet o
muhteşem an geldi. Ben ve kocaman baskı makineleri her yerde kâğıtlar matbaa
mürekkepleri ve boş kocaman bir baskı atölyesi. Hayal bie kuramadığım ortam.
Hadi başla dedim kendime, önce bir kağıt sonra bir sürü boyayı karıştır
merdanelerle baskı çeliğine aktar sonra onu kağıda öpüştür keçeyi koy ve
makineye yerleştir, bas düğmeye bir ileri bir geri. Keçeyi al kağıdı ayır ve
karşımda çoğu öğrenciden daha güzel bir baskı. Hemen o kağıdı diğer kağıtların
arasına biraz gerisine as. Duvarda çok güzel durur diye düşündüm. Zaman çabuk
geçti. Hatırladığım kadarı ile yemek
arası, çay filan derken atölyeye gidildi.
Ve
öğrenciler topladı öğretmen geldi. Çok otoriter ama espriler yapıyor arkasında
asistan, konuşuyor anlatıyor. Bende dikkati çekmemek için arkalarda yarı
görünür yarı saklanır vaziyetteyim, dinleme halinde ortama uydum.
Sıra geldi
değerlendirmeler, ipe asılmış derste yapılmış bir baskıyı alıyor baştan
başladı, eser sahibi öğrenciye yorumluyor anlatıyor bir çok şey orada
öğreniliyor arada espriler gülüşmeler filan neşeli ve saygılı bir ortam.
Öğrencilerin hepsi bitti. Sırada ve en
sonda ben ki duruyordu. Verin dedi baktı kimin diye sordu ben arazi
tabi ki küçüldüm ortamda. O rada işim neydi. Abimin arkadaşları beni tanıyordu
zaten önüme geçtiler görünmeyeyim diye, bende yanda bir adamsı yere doğru gözden
uzak olmak için sıvıştım. Ama teyze soruyor “kimin” diye ses yok, başka
sınıftan dendi galiba üzerinde isim numara yok. Meçhul bir şey. Teyze şöyle
dedi muhteşem çok güzel renk karışıkları harika “tam not” amma bu eserin
“paspartusu nerede” diye yüksek sesle haykırdı ve ağzına geleni söyledi. Ben
gururlanıp havalanırken birden yerin dibine geçtim. İyice küçüldüm utandım. Bir
an önce dışarı çıkmak istedim, ama kapıya çok uzaktaydım.
Bu arada
paspartu olayın az çok biliyordum de bu kadar içime işleyecek kadar sert
öğreneceğim aklıma gelmedi.
Teyze birçok
şeyler anlattı, asistanına döndü “onu al adama koy” dedi ve benim o bence
muhteşem olan ilk baskıma el konuldu. Muhakkak bir deste yanış bir şey olarak
başkalarına gösterilip öğreti malzemesi oldu.
Tabi ki 2.
Sini 2004 yılında yaptım ve şimdi birçok sanatçıyı toplayıp onlara yaptırıp
sergi açtırmak ve kataloglarını hazırlayan bir organizasyonu başlattım.
Neren
nereye.
O bana benim
öğrenmeden yaptığım yanış baskı ile doğru işi öğreten ve paspartu dersini
aldığım öğretmen “Mürşide İçmeli”
(1930-2014) idi. Işıklar içinde uyusun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder